
Hukuk sistemimizin temel amaçlarından biri, bireylerin hukuka aykırı eylemler veya durumlar neticesinde uğradığı zararları gidermektir. İşte bu noktada Tazminat Hukuku devreye girer ve kişilerin maruz kaldığı kayıpların telafi edilmesini sağlayan yasal çerçeveyi oluşturur. Uğranılan zararın niteliğine göre şekillenen bu hukuk dalı, temelde iki farklı talep türü üzerine kuruludur:
1. Maddi Tazminat: Bu tazminat türü, bir kişinin mal varlığında veya bedensel bütünlüğünde meydana gelen ve parasal olarak ölçülebilen kayıpları karşılamayı hedefler. Örneğin, bir yakının ölümüyle onun desteğinden mahrum kalma, geçirilen bir kaza sonucu kalıcı sakatlık (maluliyet) yaşama veya çalışma gücünü kaybetme gibi bedensel zararlar maddi tazminatın konusunu oluşturur. Aynı şekilde, bir mülkün hasar görmesi gibi doğrudan mal varlığına yönelik kayıplar da bu kapsama girer.
2. Manevi Tazminat: Bu tazminat ise parayla ölçülemeyen, kişilik haklarına yönelik bir saldırı sonucu kişinin yaşadığı ruhsal çöküntüyü, acıyı, elemi ve ıstırabı hafifletmeyi amaçlar. Hukuka aykırı bir eylem nedeniyle kişinin iç huzurunun ve manevi bütünlüğünün bozulmasına karşılık bir teselli bedeli olarak tanımlanabilir.
Tazminat davaları, son derece geniş bir yelpazede ortaya çıkabilir. Taraflar arasındaki bir sözleşmenin gereklerinin yerine getirilmemesi (sözleşme ihlali), bir trafik kazasında yaşanan yaralanmalar, hatalı tıbbi müdahale (malpraktis) sonucu ortaya çıkan zararlar, bir çalışanın haksız yere işten çıkarılmasıyla doğan kıdem veya ihbar tazminatı alacakları, bir iş kazası neticesinde yaşanan mağduriyetler, hatta bir boşanma davasında taraflardan birinin kusurlu davranışları gibi birbirinden çok farklı hukuki zeminler, maddi ve manevi tazminat taleplerinin kaynağını oluşturabilir.